http://www.cigdemdemirogluyakut.com.tr/wp-content/uploads/2024/03/green-leaves-nature-background-wallpaper_53876-102417-rotated-e1709623440598.jpg

Merhabalar bu yazımda; çocuklardaki ev kazalarının düşmelerden sonraki en sık nedeni olan yanıkları önlemek için yapabileceklerimizi, yanıklarda ilk yardımı ve yanık tedavi sürecini basitçe anlatmaya çalışacağım. Öncelikle ‘Çocuklarımız (ve hatta biz) en çok nasıl yanıyor?’ sorusunun cevabı ile başlayalım. Ben, her hastaya muhakkak neyle yandığını, olayın nasıl olduğunu sorarım. Cevap çok kesin ve net bir şekilde; sıcak su ve çay. Milletçe çaya olan derin tutkumuz, yanıkların en büyük nedeni aslında. Peki ne yapalım çay mı içmeyelim? İçelim elbet ama etrafta çocuk olduğunu unutmayalım lütfen. Mesela çaydanlığı sofraya getirme alışkanlığımızı bırakalım artık. Çünkü o sofrada veya yerde piknik tüpünün üstünde duran çaydanlık, bir şekilde devriliyor. Kanımca sırf bu hareketle bile pek çok yanık önlenebilir. Üstelik içindeki sıcak sıvı miktarı fazla olduğu için çaydanlık yanıklarında, hem yanan alan daha geniş oluyor hem de daha derin yanıklar oluşabiliyor.

Peki başka ne yapabiliriz? Bence bir diğer tehlikeli unsur da masa örtüleri, masa etrafında dolanan çocuklar örtüyü çekiştirip devrilmelere neden olabiliyor. Gündelik kullanımda masa örtüsünü kaldırabiliriz. Çaydanlık ve tencereleri, ocağın duvara yakın gözlerine koymak da mutlaka gerekli. Çocuklar bunlara uzanmaya çalışıp üstlerine devirebiliyorlar. Özellikle kızartma yaparken çok dikkatli olmak lazım; yağ yanıkları, suya göre daha derin yanıklara yol açıyor. Bu önlemlerle pek çok sıcak sıvı yanığının önüne geçebiliriz ama maalesef çocukların eli çok çabuk ve ne kadar dikkat etsek de kaşla göz arasında kazalara neden olabiliyorlar.

Sıcak sıvı yanığının bir diğer nedeni de, sıcak su torbaları, tabii yetişkinlerde daha çok görüyoruz bu yanıkları ama bahsetmeden geçmek istemedim. Ben kesinlikle evime sokmam bu torbaları, çok tehlikeli. Patlayabiliyor, sızdırabiliyor, bununla uyuyakalınca temasa bağlı yakabiliyor. Üstelik hem vücudunuza çok yakın hem de içindeki sıvı çok sıcak olduğu için yaktı mı feci yakıyor. Lütfen dikkat edin.

Gelelim bir diğer klasik yanık öyküsüne; sobaya elini yapıştıran çocuk. Bu tür yanıklara temas yanığı diyoruz. Tabii soba mevcudiyeti biraz sosyoekonomik durumla alakalı ama sobayla ısınma, ülkemizde halen azımsanmayacak düzeyde ve ben kışın her iki elini sobaya yapıştırıp avuç içleri yanan çocukları çok sık görüyorum. Ortamda etrafı korumasız bir soba varken, hangi çocuk gidip ona ellemez ki. Bu nedenle soba etrafı korumalık şart. Bunun hazır satılanları olduğu gibi kendi yapanlar da var.

Bir diğer temas yanığı da daha az görülse de; ütü. Örnek; bendeniz. Nedendir bilinmez çocuklar çok meraklı oluyorlar ütüye, ben de yaklaşık 2 yaşındayken ütünün altına elimi sokmak suretiyle elimin üstünü yakmışım, neyse ki ufak bir alan ama izi halen durur. Ancak ütünün daha ciddi yanıklara da yol açtığını gördüm. Bu nedenle sıcak ütüyü, mutlaka çocuklardan uzak tutmak lazım.

Bir de elektrik yanıkları var tabii. Bu yanıklar, yüksek ve düşük voltajlı yaralanmalar olarak ikiye ayrılmakta. Çocukların evde maruz kaldığı, genelde düşük voltajlı yaralanmalar. Yaralanma, genelde açıkta olan elektrik kablosuyla temas veya kabloyu ısırma, elektrik kaçağı olan ev aletleriyle temas ya da prizlere parmak veya iletken bir cisim sokma şeklinde gerçekleşiyor.

Korunma çok basit; prizlere koruyucu takmak, açıkta kablo bırakmamak (akıllı telefonların ve şarj aletlerinin hayatımıza girmesiyle maalesef bunu çok sık yapar olduk, dikkat etmeliyiz),

prize takılı ev aletleriyle çocukları temas ettirmemek, yeterince büyüdüğünde elektriğin tehlikeli olduğunu, uzak durması gerektiğini anlatmak.

 

Nasıl yandığımızdan ve korunma yöntemlerinden bahsettik. Koruyamadık bir şekilde yandı çocuğumuz diyelim, şimdi ne yapacağız? İlk yardım, yanıkta çok önemli. Öncelikle hemen yanık alanla temas eden giysileri çıkartıp yanık alana soğuk su tutacağız. Buz gibi soğuk olması gerekmiyor, ılıktan biraz soğuk olması yeterli. Buz koymak da uygun değil. En iyisi soğuk su tutmak, en az 5-10 dk bu yapmalısınız. Bunu yapmamızın nedeni ağrıyı azaltmak değil. Amaç, oluşan termal hasarı nötralize etmek, hasarın derinin alt tabakalarına ulaşmasını engellemeye çalışmak, yani yanık derinliğini azaltmak. Elektrik yanığında ise ilk yapılması gereken çocuğun elektrik kaynağı ile temasını kesmek. Kablo prizden çekilebilir veya sigorta kapatılabilir. Eğer yapılamıyorsa tahta veya plastik gibi iletken olmayan bir cisim yardımıyla çocuk, elektrik kaynağından uzaklaştırılmalı. Kapıldığı akımın voltajına bağlı olarak bilinç kaybı gelişebilir, böyle bir durumda hemen 112’yi arayıp ambulans çağırmalısınız. Eğer bilinç kaybı yoksa genel durumu iyi gözüküyorsa yine de hemen acil servise götürmelisiniz.

Tedaviyi daha iyi anlamak için öncelikle yanık derinliğinden bahsetmek istiyorum. Duymuşsunuzdur muhakkak 1. derece yanık, 2. derece yanık laflarını, ama hep karışır 1.derece mi daha kötüydü yoksa 3.derece mi? Bu konuyu biraz açalım:

1.derece yanık: Bu yanıklarda derinin sadece en üst tabakası yanmıştır. En tipik örneği, güneş yanığıdır. Kızarıklık ve ödem vardır, çok ağrılıdır. İz bırakmadan iyileşir. Ağrı kesici ve yanık bölgesine nemlendirici kremler sürülmesi dışında tedavi gereksinimi yoktur.

2.derece yanık: Kendi içinde yüzeyel ve derin olarak ikiye ayrılır. Derinin orta tabakalarına kadar yanık oluşmuştur. Hastaneye başvuran yanık vakalarının büyük çoğunluğunda, bu derinlikte yanık bulunmaktadır. Tipik özelliği su toplamasıdır. Su toplanması genelde yanar yanmaz değil en az birkaç saat sonra ortaya çıkar. Yine kızarık ve çok ağrılıdır.

3.derece yanık: Derinin bütün tabakalarının tam kat yandığı hatta deri altı dokuların da hasar görebildiği yanıklardır. Sinir uçlarının da etkilenmesi nedeniyle ağrısız veya az ağrılıdırlar. Bu yanıkların iyileşme sürecinde genellikle cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyulur.

Tipik bir 2. derece yanık ve su toplaması (bül) görünümü

Şimdi dönelim ilk yardıma, öncelikle yazımda etik olmaması nedeniyle ilaç ismi vermeyeceğimi belirteyim. Yanık alana 5-10 dk soğuk su tuttuktan sonra hastaneye gidene kadar herkes tarafından bilinen meşhur yanık merhemini sürebilirsiniz. Sadece yüz bölgesinde bu merhemi önermiyoruz. Alternatif olarak antibiyotikli bir deri veya göz merhemi de sürebilirsiniz (Evet göz merhemi; antibiyotikli göz merhemlerini, yara iyileşmesindeki olumlu etkileri nedeniyle plastik cerrahide sıklıkla yara ve dikiş pansumanlarında kullanmaktayız). Evde yapabilecekleriniz bundan ibaret, eğer su topladıysa lütfen patlatmayın. Sonrasında acil servise götürün. Eğer kısa zamanda götüremeyecekseniz, bahsettiğim merhemlerden sürüp gazlı bezle kapatın ve ağrı kesici şurup verin.

Milletçe çokça yandığımız için yanık tedavisi konusunda çokça hurafemiz ve kulaktan dolma yanlış bilgilerimiz var. Ben duyduklarımı sayayım;

geleneksel olanlar: yanığa salça, diş macunu, tereyağı, yoğurt, yumurta akı sürme, yumurta sarısının yağını çıkartıp sürme

modern olanlar: kantaron yağı, zeytinyağı, ozon yağı vb yağlar sürme

ve daha neler neler…

alternatif tıbba karşı değilim ama her şeyin bir zamanı var, yanığın erken döneminde bunlar sürülmemeli. Çünkü vücudumuzu mikroplardan korumak için bariyer görevi gören derimiz yanıyor ve bu bölge enfeksiyona açık hale geliyor, bu aşamada sürülen bu alternatif tedaviler, enfeksiyona neden olarak iyileşmeyi iyice geciktirebilir. Hele salça ve diş macunu sürerseniz mevcut yanığın üstüne bir de kimyasal yanık ekleyip yanık derinliğini daha da artırırsınız.

Acil serviste çocuğunuzu, burada görevli doktor muayene eder. Yanık bölgesine, derinliğine ve yanık alanının genişliğine bağlı olarak tedavisini yapıp, reçete yazarak eve de gönderebilir veya hastanede yanıkla ilgilenen uzman hekimin değerlendirmesini de isteyebilir. Yanık tedavisini üstlenen branş, ülkemizde hastaneler arası değişiklik göstermekte olup bazı hastanelerde plastik cerrahi üstlenirken bazı hastanelerde erişkinlerde genel cerrahi, çocuklarda çocuk cerrahisi bölümü, bu tedaviyi üstlenmektedir. Ayrıca bazı hastanelerimizde yanık tedavi üniteleri ve yanık yoğun bakımı bulunmaktadır. 3. derece yanıklar, elektrik yanıkları, geniş yanıklar, el, yüz, genital bölge yanıkları bizim için önemli yanıklar olup uzman hekim, değerlendirmesi sonucu hastaneye yatış kararı veya yanık tedavi ünitesi olan bir hastaneye sevk kararı verebilir. Geniş yanıklarda, yanık alandan sıvı kaybı olması nedeniyle damardan serum tedavisi ve başka ek tedavilere ihtiyaç duyulmaktadır. Elektrik yanıklarında ise akıma maruziyet sonucu, kalpte ritim bozukluğu, sinir sisteminde hasar, kas yıkımı ve buna bağlı böbrek hasarı meydana gelebilir. Bunları incelemek için tetkikler yapılmalıdır. Elektriğin verdiği hasar, sıklıkla derin dokularda deride görünen yaradan daha fazla olmaktadır. Örneğin eliyle kablo tutan bir çocukta deride ufak bir yara gözükse de derinde bulunan tendon ve sinirlerde hasar olabilmektedir. Bu nedenle elektrik yanıklarında sıklıkla cerrahi müdahaleye ihtiyaç duyabiliyoruz. Tipik bir öykü de kabloyu ısıran çocuk. Çok yüzeyel yanıklardan, dudak ve yanakta tam kat doku kayıplarına kadar sonuçları olan bir yaralanma. Dikkat edilmesi gereken bir konu, bu yanıklarda olaydan 1-2 hafta sonra dudak damarlarından ani kanama meydana gelebilir. Böyle bir durumda ebeveynler, kanamayı durdurmak için dudak köşelerini, ağız içi ve dışından iki parmakları arasında sıkıştırarak damara bası uygulamalı ve çocuğu hastaneye götürmeli.

 

Biraz da yanık yarası bakımı nasıl olmalı konusundan bahsedelim. Öncelikle su toplaması konusuna açıklık getirelim. Ne yapalım patlatalım mı patlatmayalım mı? Bu konuda farklı yaklaşımlar var ancak bizim ‘bül’ dediğimiz su baloncuklarını patlatarak bu baloncukların tavanını oluşturan deriyi soymak, artık önerilmiyor. Çünkü bu soyma işlemi, hem ağrıyı artırıyor hem de doğal bir pansuman vazifesi gören bu dokuya zarar vermiş oluyor. Ben küçük büllere hiç dokunmuyorum. Ancak büyük büller, pansumanı zorlaştırıyor ve lömbür lömbür sallanarak hastaya rahatsızlık veriyor. Bu nedenle bu büllerin içindeki sıvıyı boşaltıyorum ama deriyi soymuyorum. Siz evde kesinlikle böyle bir işlem yapmayın.

Halk arasında yara bakımı ile ilgili yanlış inançlar çok yaygın, yara kuruyarak iyileşir zannedilir. ‘Hocam biz yanık yarasının üstü kapatılmaz biliriz, siz niye kapattınız ki?’ en sık duyduğumuz sorulardan biridir. Halbuki yara iyileşmesi için nemli ortam gerekir özellikle yanık yarasında daha da gereklidir çünkü derinin nemini sağlayan yağ bezleri zarar görmüştür. Bu nedenle biz, yanık pansumanında hem enfeksiyonu önleyen antimikrobiyal içeriğe sahip hem de yara iyileşmesi için gerekli nemi sağlayan yağ oranı yüksek merhemleri veya hazır pansuman malzemelerini kullanmaktayız. Yanık yarasına kurutucu özelliği olan tentürdiyot (batticon), oksijenli su gibi solüsyonlar sürmüyoruz. Merhemin yara üzerinde kalabilmesi ve yanık alanda gerekli nemin korunması için merhem sürdükten sonra gazlı bezle kapatmayı tercih etmekteyiz. Ancak kapalı pansuman, yüz bölgesinde pek kullanışlı olmadığı için eğer çok derin bir yanık değilse ben, bu bölgede 2. günden itibaren pansumanı açık bırakıp hastaya sık sık merhemi sürmesini öneriyorum. Kapalı pansuman yapılan hastalarda ise yaranın durumu ve kullanılan pansuman malzemesine bağlı olarak günde 1 kere veya 2 günde 1 kere pansuman değişimi önerilmekte. Pansumanın daha uzun durması yaranın kurumasına neden olarak pansumanın açılmasını zorlaştırmakta; bu durum hem ağrıya hem de açarken yeni oluşan iyileşme dokularının zarar görmesine neden olmaktadır. Bu şekilde pansumana, yanık alanının üzerini tekrar deri örtüsü kapanana kadar devam ediyoruz. Bu aşamadan sonra artık açık bırakabiliriz ancak bu iyileşmenin tamamlandığı anlamına gelmiyor. Yanık iyileşmesinin tamamlanıp son halini alması 1 seneyi bulabiliyor. Bu süre zarfında deri altındaki yağ bezleri halen eski halini almadığı için gerekli nemi biz dışarıdan sürerek sağlamak zorundayız. Bu ne demek? artık ister kantaron yağı sürün, ister zeytinyağı sürün, ister vazelin ya da yara izini azaltma iddiasındaki meşhur jeli sürün. Farketmez yeter ki yağlı bir şey olsun, hafifçe masaj yaparak günde 4-5 kere sürün. Amaç kuru kalmaması, eğer daha önce yandıysanız bilirsiniz o kuruluk hissini, gerginlik yapar, ağrı yapar hatta çok kuru kalırsa çatlayıp tekrar yara açılabilir.

Özellikle geniş ve derin yanıklarda yanık yarası kendiliğinden iyileşemeyebilir. Böyle durumlarda doktorunuz, erken veya geç dönemde cerrahi müdahale önerebilir. Cerrahi müdahalede ölü dokuları temizleyip, genellikle uyluk veya kalçadan alınan deri yamalarıyla

yarayı kapatıyoruz. Daha derin yanıklarda doku transferi gibi ameliyatlara da ihtiyaç duyulabiliyor.

Şimdi gelelim en can alıcı soruya; ‘Hocam iz kalır mı?’ Bir plastik cerrahın en çok duyduğu soru olsa gerek. 1. derece yanıklarda iz kalmazken 3. derece yanıklarda iz kalacağı kesindir. Yanıkların çoğunluğunu oluşturan 2. derece yanıklarda ise cevap oldukça değişkendir. İz üzerinde en etkili faktör, yanığın derinliği olup yanan vücut bölgesi, hastanın yara iyileşme özellikleri (ör:duymuşsunuzdur bazıları benim etim pistir der), iyileşme süresi, güneş maruziyeti diğer önemli faktörler arasındadır. İzin görünümü de değişkendir. Kahverengi bir leke (hiperpigmentasyon), sedef gibi beyaz bir leke (hipopigmentasyon), bunlara eşlik eden buruşuk görünüm, benekli bir görünüm, yer yer kabarık yer yer çökük görünüm ya da sadece hafif bir kızarıklık şeklinde kalabilir yanık izi.

Klasik bir yanık izi

Yüzde iz kalma ihtimali daha düşük olsa da güneş maruziyetine açık olması nedeniyle kahverengi leke oluşmasını önlemek için yüz bölgesinde yara kapandıktan sonra güneşe çıkarken yüksek faktörlü güneş koruyucu kremler kullanılmasını önermekteyiz.

Bazen de yanık alanda yara kapandıktan bir süre sonra kırmızı, kabarık bir görünüm ortaya çıkar. Bu durum, haklı olarak hasta yakınlarını çok telaşlandırır. Enfeksiyon gelişti endişesiyle bize başvururlar. Aşağıda resmini gördüğünüz bu görüntü, enfeksiyon değil, bizim ‘hipertrofik skar’ dediğimiz, abartılı bir yara iyileşme cevabıdır.

Hipertrofik skar

Yani bazen vücut, yanık yarasını iyileştirirken gereğinden fazla miktarda iyileşme dokusu üretir. Bu da deri yüzeyinden kırmızı, kabarık oldukça kötü görünümlü ve de kaşıntılı bir ize yol açar. Derin yanıklarda, çocuklarda gövde yanıklarında bu tür iyileşmeye daha sık rastlıyoruz. Yukarıda bahsettiğim gibi yara kapandıktan sonra herhangi bir yağ veya yağlı kremi günde 4-5 kere masaj yaparak sürmek, hipertrofik skar gelişmesini önlemeye de yardımcı oluyor. Ben, her yanık hastasına bu durumun gelişebileceğini, kızarma, kabarma başlarsa mutlaka gelmelerini söylüyorum. Çocuklarda hipertrofik skar tedavisinde, silikon jel tabakalarla bası tedavisi, eğer yanık alanı genişse kişiye özel yaptırılan bası giysileri kullanıyoruz. Bu tedavilere erken başladığımızda daha güzel sonuçlar alıyoruz. Bu nedenle çocuğunuzun yanık izi bu şekilde iyileştiyse kendi kendine geçer diye beklemeyin lütfen. Hipertrofik skarda cerrahi müdahale pek tercih etmiyoruz çünkü iyileşme yine aynı şekilde oluyor.

İz için sürülen kremler, jeller, yağlar ve bilumum başka alternatif tedaviler konusunu, biraz açmak istiyorum. Çünkü bu konu, çok merak ediliyor. ‘Komşum yanığa filanca yağı sürmüş hiç iz kalmamış’ türünden cümleleri o kadar sık duyuyorum ki. Bu tamamiyle, bir yanlış anlaşılma. Üzerine sürdüğümüz yağlar, kremler vs. yanık izinin kalıp kalmayacağı konusunda maalesef çok çok az etkili. Etkileyen faktörler ise yukarıda saydığım gibi öncelikle yanık derinliği, yanan bölge, kişinin yara iyileşme özellikleri (bazı kişilerde hipertrofik skar gelişimine yatkınlık vardır, sezeryan izi bile böyle iyileşir), iyileşme süresi (geç iyileşirse daha çok iz kalır) ve güneş maruziyeti. Yani filanca yağı süren komşunuzun yanığı, büyük ihtimalle yağı sürdüğü için değil, derin olmayan bir şekilde yandığı ve/veya iyi bir yara iyileşme kapasitesine sahip olduğu için iz bırakmamıştır. ‘Peki iz geçiren kremler varmış, onlar bir işe yaramıyor mu?’ diye soracak olursanız. Evet eczanelerde satılan bazı jeller var, ancak bunların zannedildiği gibi ‘izi kaybetme’ gibi bir iddiası yok. Bu jeller, aşırı skar (nedbe) dokusu oluşumunu (yukarıda bahsettiğim hipertrofik skarlar gibi) önlemeye yardımcıdırlar. Yani olsa olsa daha az belirgin bir iz kalmasına, hipertrofik skar oluşmamasına katkı sağlayabilirler. Bu jellerin hiçbiri şu an ödenmemekte olup fiyatları da pahalı denebilecek düzeydedir. Silikon içerikli olanlar çok küçük tüplerde olduğu için genellikle dikiş izleri ve çok küçük yanıklarda öneriyoruz. Büyük tüpte olup ismi zor okunan meşhur jel ise yanıklarda yara kapandıktan sonra hipertrofik skarı önlemek için masaj yaparak kullanılabilir. Açıkçası ben bu jelin etkisinin, yapılan masaja bağlı olduğunu düşünüyorum. Kendi klinik gözlemimde vazelin ya da zeytinyağı ile yapılan masaja göre bir üstünlüğünü gözlemlemedim. Ancak yine de ödeyebilecek durumda olan hastalara reçete ediyorum. Neden derseniz hasta yakınlarına vazelin, zeytinyağı sür dediğimizde düzenli sürmüyorlar ancak ‘iz kremi’ reçete edilince bir de üstüne bu kreme ciddi bir para verilince o krem, mutlaka sürülüyor. Dediğim gibi bu jellerden mucize beklemeyin ama bütçeniz müsaitse alabilirsiniz. Bir de sarı kantaron yağı furyası var. Medikal ismi ‘Hypericum perforatum’ olan, St.John’s Wort olarak da bilinen bu yağın, yara iyileşmesi üzerine olumlu etkileri ile ilgili çalışmalar var. Ancak piyasada satılan veya aktarlarda hazırlanan bu yağların bir standardizasyonu ve denetlemesi yok. Ne koşullarda nasıl hazırlandığını Allah bilir çünkü bunlar ‘ilaç’ olarak ruhsatlandırılan ürünler değil, gıda veya kozmetik ürün olarak ruhsatlandırılıyor. Bu nedenle açık yaraya sürülmesini önermemiz mümkün değil. Yara kapandıktan sonra sürülebilir ancak lütfen güvenilir markaları tercih edin.

Yanığın en kötü sonucu iz değil maalesef. Bizim ‘kontraktür’ dediğimiz deri gerginliklerine ve çekintilerine yol açarak fonksiyonel kayıplara neden olabiliyor. Bu durum özellikle dirsek içi, koltukaltı, boyun, diz arkası gibi eklem bölgelerindeki yanıkların iyileşirken deri çekintileri yapıp eklem hareketinde kısıtlılığa yol açması ile karşımıza çıkıyor.

Koltuk altında (aksiller bölgede) ileri seviye yanık kontraktürü

El yanıkları, bu konuda bizi en çok endişelendiren yanıklar. Özellikle elin iç kısmındaki yanıklar, iyileşirken sıklıkla çekintilere yol açıp el hareketlerinde ciddi kısıtlılığa neden olabiliyorlar. Yanık iyileşme döneminde atel uygulamaları ile bu çekintilerin önüne geçmek mümkün. Yine erken dönemde fizik tedaviyle de cerrahi müdahaleye gerek duymadan fonksiyonel kayıpları önleyebiliyoruz. Ama geç dönemde ameliyat ve sonrasında yine atel uygulamaları ve fizik tedavi gerekiyor. Buna rağmen sonuçlarımız her zaman yüz güldürücü olmuyor maalesef. Yüzdeki yanıklar da yanığın derinliği ve yerleşimine bağlı olarak göz kapağında çekinti, ağız çevresinde daralma gibi fonksiyonel kayıplara sebep olabiliyor. Saçlı deride ve kaştaki yanıklar, kıl köklerinin yanması sonucu yanan bölgede saç veya kaş çıkmamasına neden olabilir. Bir diğer sıkıntılı bölgede göğüs bölgesi, kız çocuklarında bu bölgedeki yanıklar, deri gerginliği nedeniyle meme gelişimini etkileyebiliyor, ergenlik sonrası iki meme boyutu ve meme başı pozisyonu arasında asimetriler meydana gelebiliyor. Ayak yanıkları da önemli, bu bölgedeki deri çekintileri parmak diziliminde bozukluğa neden olabiliyor. Bu nedenlerle el, ayak, yüz, boyun, genital bölge, göğüs ve eklem bölgesi yanıkları bizim için özellikli ve iyileşme döneminde sıkıntıya yol açabilecek yanıklardır. Bu yanıkları lütfen ihmal etmeyin ve erken dönemde bir plastik cerrahi uzmanına gösterin. Yukarıda da bahsettiğim gibi erken dönemde uygun tedavi ile bu kontraktürleri önleyebiliyoruz ancak geç dönemde tedavi süreci daha zor.

Çocuklarda yanıkların önlenmesi, ilk yardımı ve tedavi sürecini, bir anne ve plastik cerrah gözüyle kısaca anlatmaya çalıştım. Biliyorum pek kısa olmadı ama ne yapalım konu uzun ve önemli. Umarım faydalı bir yazı olmuştur. Anlaşılmayan bir konu veya sormak istedikleriniz varsa bana mail veya instagram mesajları ile ulaşabilirsiniz.

Çocuklarımızın yanmaması dileğiyle…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Whatsapp'tan Yazın
Merhaba👋
Size Nasıl Yardımcı Olabiliriz?